
Dünden Bugüne: Epilepsi Nedir, Belirtileri Nelerdir, Neden Olur?

Epilepsi, çeşitli nöbet tipleriyle kendini gösteren ve her yaş grubundan insanları etkileyen yaygın bir nörolojik hastalıktır. Epilepsi ile ilgili ilk bilgiler, Babilliler, Hintliler, Mısırlılar ve Yunanlıların antik yazılı kaynaklarına dayanmaktadır. Babilliler, epileptik nöbetleri “miqtu” olarak adlandırmış ve yaklaşık 3000 yıl önce nöbetlerin belirtileri ve nedenleri hakkında yazılar yazmışlardır.1
M.Ö. 400'lerde Hipokrat, epilepsiyi "Kutsal Hastalık" olarak tanımlamış ve epilepsinin bir beyin rahatsızlığı olduğunu belirtmiştir. Ancak, uzun yıllar boyunca epilepsi, insan bedenine giren şeytan ya da kötü ruhların etkisi olarak değerlendirilmiş ve hatta epilepsi nöbeti geçiren kişiler cadı olarak nitelendirilip idam edilmiştir.
1600’lü yıllarda ise Thomas Willis, epilepsiyi kimyasal olarak tanımlayan ilk kişi olmuştur. Willis, epilepsinin beyin kaynaklı olduğunu ve nöbetler sırasında hafıza kaybı yaşanabileceğini keşfetmiştir.
Tarih boyunca epilepsi hastaları sosyal damgalanmalara maruz kalmış, toplum içinde dışlanmışlardır. Ancak epilepsi, dünya genelinde en sık görülen nörolojik hastalıklardan biridir. Dünya genelinde 50-65 milyon insan epilepsi hastasıdır, bu da dünya nüfusunun yaklaşık %1’ini oluşturur. Türkiye’de ise 700.000 kişi epilepsi ile yaşamaktadır.
Epilepsi hastalığı doğuştan olabileceği gibi bazı olaylar ve durumlar sonucunda da gelişebilir. Bu durumlar şunlardır:
Beynimiz ve sinir sistemimiz, genel işleyişinde sinyaller ile, bir noktadan diğerine mesajlar iletir. Bu sinyaller ile vücudumuz iç ve dış ortamda meydana gelen değişimlere uyum sağlar. Epilepside bu ritmik elektriksel dürtülerin ritmi bozulur. Bunun yerine, beynin bir veya daha fazla bölgesindeki hücreler arasında -öngörülemeyen şimşekler gibi- elektrik enerjisi patlamaları oluşur. Bu elektriksel bozulma, farkındalıkta (bilinç kaybı dahil), duyularda, duygularda ve kas hareketlerinde değişikliklere neden olur. Epileptik nöbet bu şekilde meydana gelir.2
Nöbetler, beynin hangi bölümünün dahil olduğuna bağlı olarak insanları farklı şekillerde etkileyebilir:
Kişide bu semptomların fark edilmesinden sonra hastalığın tanısı ise doktor muayenesi ile konur. Bunun için kullanılan en yaygın yöntem elektroensefalografi (EEG)’dir.
Epilepsinin tanısı genellikle elektroensefalografi (EEG) cihazı ile yapılır. EEG, kafaya yerleştirilen sensörler aracılığıyla beynin elektriksel aktivitesini ölçer ve anormal dalgalanmaları kaydeder. Epilepsi şüphesi olan hastalarda EEG sonuçları nöbetlerin kaynağını ve tipini belirlemeye yardımcı olur.
Epilepsi nöbetlerini kontrol altına almak için kullanılan en yaygın tedavi yöntemi anti-epileptik ilaçlardır. Doktor tarafından reçete edilen bu ilaçlar, nöbet tipine göre kişiye özel olarak düzenlenir.
Bazı epilepsi türleri, özellikle temporal lobdan kaynaklanan nöbetler, cerrahi müdahale ile tedavi edilebilir. Ayrıca vücuda yerleştirilen elektronik cihazlar da nöbetleri kontrol altına almak için kullanılabilir.4
Epilepsi hastalarında nöbetlerin sıklığını ve şiddetini artıran bazı tetikleyici faktörler vardır. Bunların farkında olmak ve bu tetikleyicilerden kaçınmak, nöbetlerin kontrol altına alınmasında büyük önem taşır. En yaygın tetikleyici faktörler şunlardır:
Tedavi sürecinde doktor tarafından reçetelenen ilaçların ne zaman ve ne kadar alınacağına uymak önemlidir. İlaçları almayı asla aniden bırakmamak gerekir. İlaç tedavisine devam eden ve birkaç yıldır nöbet geçirmemiş kişiler, tedavi devamlılığı konusunda mutlaka doktora danışmalıdır.
Epilepsi ilaçları kullanırken, reçetesiz satılan ilaçlar veya tamamlayıcı ilaçlar da dahil olmak üzere, doktorla veya bir uzmanla konuşmadan başka ilaç alınmamalıdır. Diğer ilaçlar epilepsi ilaçlarının etkililik ve güvenliğini etkileyebilir.5
Kaynakça