Tıp Tarihinden Sizi Şaşırtacak 4 İlginç Bilgi

içerik

Kanserin Uzun Yolculuğu1

Kayıtlı tarih boyunca insanlar ve diğer hayvanlarda kanser gelişimi görülmüştür. En eski kanser kanıtlarından bazıları fosilleşmiş kemik tümörleri, Eski Mısır'daki insan mumyaları ve eski el yazmaları arasında bulundu.

En eski kanser tanımı (kanser kelimesi kullanılmasa da) Mısır'da keşfedildi ve yaklaşık M.Ö. 3000 yılına dayanıyor. Tanım, Edwin Smith Papirüsü olarak bilenen ve Mısırlı travma cerrahisi ders kitabının bir kopyası olan bir kaynakta geçiyor. Yaklaşık M.Ö. 3000 yılına dayanan kaynakta, bazı tekniklerle çıkarılan 8 meme tümörü veya ülseri vakası anlatılıyor.

Kanser kelimesinin kökeni ise Hipokrat’a ait. Hipokrat, gördüğü bir tümördeki gövde ve bu gövdeden yayılan çıkıntıları yengece benzeterek Yunanca’da yengeç anlamına gelen ‘’karsinom’’ kelimesini kullandı. Daha sonra Romalı hekim Celcus bu kelimeyi, Latince yengeç anlamına gelen ‘’kanser’’ kelimesine çevirdi. Başka bir Yunan doktor olan Galen, tümörleri tanımlamak için Yunanca şişlik anlamına gelen ‘’oncos’’ kelimesini kullandı. Günümüzde, Hipokrat ve Celsus'un yengeç benzetmesi hala kötü huylu tümörleri tanımlamak için kullanılsa da, Galen'in terimi artık kanser uzmanları yani onkologlar için ismin ve onkoloji olarak ilgili bilim dalının adının bir parçası olarak kullanılıyor.

İlk Diyalizin Nasıl Yapıldığını Biliyor Muydunuz?2

Willem Johan Kolff, günümüzde kullanılan modern diyalize dönüşen yapay böbreği yaratmasıyla milyonlarca hayatı kurtardı. Fakat bunu yapmak pek de kolay olmadı.

Dr. Kolff, 1938'de Groningen Üniversitesi'nde yapay böbreği tasarlamaya başladı, ancak II.Dünya Savaşı sırasında Almanya'nın Hollanda'yı işgal etmesinden sonra çalışmalarına devam etmek için küçük bir kasaba hastanesine taşınmak zorunda kaldı. Dr. Kolff, eğer bir makine düzgün çalışmayan bir böbreği birkaç gün ila haftalarca değiştirebilirse, kandaki asit ve atık maddeleri filtreleyebilirse, böbrek dokusunun yeniden canlanıp tekrar çalışabileceği şeklinde bir teori öne sürdü.

Savaşın getirdiği zorluklar nedeniyle elindeki malzemelerle yapay böbreği yapmaya karar verdi. Doktorun elinde çamaşırlar için kullanılan küvet benzeri bir tekne, tahta bir silindir, metalden birkaç eşya, sosisin çevresinde bulunan yarı geçirgen bir zar görevi gören bir kılıf ve elektrikli bir motor vardı. İnanması zor olsa da, diyaliz makinelerinin temelini oluşturan ilk makine bu malzemelerle yapıldı.

Dr. Kolff’un ilk birkaç hastası makineye bağlandıktan sonra yalnızca birkaç gün yaşadı, ancak bu makine, 1945’te bir kadının yedi yıl daha yaşamasına yardımcı oldu. Dr. Kolff’un yapay böbreği, akut böbrek yetersizliğini ve son dönem böbrek hastalığını yeterli seviyede tedavi edecek kadar iyi çalışmıştı.

Diyabet İsmi Nereden Geliyor?3

Antik Yunanca diyabet kelimesi, “geçip gitmek; büyük miktarda idrar boşalması. " anlamına gelmektedir ve diyabetin bir belirtisi olan sık idrara çıkma ile ilişkilidir.

Hem sık idrara çıkma hem de idrarla atılan glukoz nedeniyle idrarın tatlı olması da diyabetin tıbbı terimi olan ‘’Diabetes Mellitus’’ kelimesini şekillendirmiştir. Mellitus, "bal gibi hoş bir tat" anlamına gelir. Eski Çinli ve Japon doktorlar, köpeklerin özellikle bazı insanların idrarına ilgi duyduğunu fark ettiler. İdrar incelendiğinde idrarın tatlı bir tada sahip olduğunu farkettiler. İdrarı tatlı yapan şey, yüksek glukoz yani şeker seviyeleriydi ve bu şekilde tatlı idrarın keşfi ile Mellitus sözcüğü, diyabet isminin bir parçası haline geldi.

Eski Medeniyetlerde Kalbin Tanımı ve İşlevi Günümüzden çok Farklıydı4

Eski uygarlıklardan Mezopotamyalılar (M.Ö. 4000-5000) kan dolaşımının merkezi olarak karaciğeri kabul etmişlerdi. Onlara göre kalp zekanın merkeziydi. Bu nedenle eğer kalp bir darbe alırsa akıl hastalıklarına ve ölüme neden olabileceği düşünüyordu. Eski Mısırlılar ise solunumun ve kan dolaşımının hayati öneme sahip olduğuna inandıkları için bunlarla ilişkili sistemlerin merkezine kalbi yerleştirmişlerdi. Kalpten çıkan damarların tüm vücuda yayıldığına inanılıyordu. Fakat damarlarda kanla birlikte hava, idrar ve dışkının da bulunduğu düşünülüyordu. M.Ö. 600’lerde Hintliler yaptıkları kadavra incelemeleri sonuncunda toplardamarlarda kanın bulunduğunu, atar damarlarda ise havanın taşındığını düşündüler. Bunlarla birlikte, Mısırlılar kalp atışından, Çinliler ise nabızdan bahsederek, kalp ile ilgili araştırmaların yolunu açtılar. Sonraki dönemlerde birçok bilim insanı tarafından bu düşünceler geliştirildi ve böylece günümüz tanımlarına ulaşıldı.

Referans:

  1. https://www.cancer.org/cancer/cancer-basics/history-of-cancer/what-is-cancer.html#:~:text=Some%20of%20the%20earliest%20evidence,neck%20has%20been%20found%2C%20too (Son erişim tarihi: 17.03.2021)
  2. https://www.kidneynews.org/kidney-news/features/willem-kolff-honoring-pioneer-of-modern-dialysis (Son erişim tarihi: 17.03.2021)
  3. https://www.canr.msu.edu/news/how_diabetes_got_its_name (Son Erişim Tarihi: 17.03.2021)
  4. Çağlar ve ark. Kalp Anatomisinin Tarihsel Serüveni. Int J Basic Clin Med 2014;2(3):153-8.

#Tıp Tarihi #Kanser #Diyabet

Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sunmak ve hizmetlerimizi daha etkin sunmak için, üçüncü kişilere ait olanlar da dahil, çerezler ve benzer teknolojiler kullanmaktayız. Detaylı bilgi için Gizlilik Politikası’nı ve Çerez Politikası’nı. inceleyebilirsiniz.